KAMULAŞTIRMA
Anayasa ile korunan mülkiyet hakkına bir sınırlamada 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile getirilmiştir. Özel mülkiyetteki bir taşınmaz kanun gereği korunması gereken taşınmaz kapsamına alınarak kamu yararı özel mülkiyete tercih edilmektedir. Bilindiği üzere mülkiyet hakkı sadece kanun ile sınırlandırılabilmektedir. Ancak bu konuda kanun koyucuya mutlak bir yetki verilmiş olmayıp ‘’kazanılmış haklar ‘’ bu yetkinin sınırını oluşturmaktadır.
I-2863 SAYILI KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI KORUMA KANUNU KAMULAŞTIRMA HÜKÜMLERİ
2863 Sayılı Yasaya göre Korunması gereken Kültür ve Tabiat varlıkları ile Sit alanları farklılık arzetmektedir.
2863 Sayılı Yasa Madde 3. de –Kültür varlıkları :Tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıklardır . Tabiat varlıkları:Jeolojik devirlerle, tarih öncesi ve tarihi devirlere ait olup ender bulunmaları veya özellikleri ve güzellikleri bakımından korunması gerekli, yer üstünde, yer altında veya su altında bulunan değerlerdir.Sit :Tarih öncesinden günümüze kadar gelen çeşitli medeniyetlerin ürünü olup, yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik, mimari ve benzeri özelliklerini yansıtan kent ve kent kalıntıları, kültür varlıklarının yoğun olarak bulunduğu sosyal yaşama konu olmuş veya önemli tarihi hadiselerin cereyan ettiği yerler ve tespiti yapılmış tabiat özellikleri ile korunması gerekli alanlardır.
2863 Sayılı Yasa da Korunması gereken kültür ve tabiat varlıkları için kamulaştırma öngörülmüş iken ,sit alanları için öncelikle Takas imkanı tanınmıştır.
1-DOĞRUDAN KAMULAŞTIRMA
2863 Sayılı Yasanın Kamulaştırma başlıklı 15.maddesi ‘’ Taşınmaz kültür varlıkları ve bunların korunma alanları, aşağıda belirlenen esaslara göre kamulaştırılır:
a) Kısmen veya tamamen gerçek ve tüzelkişilerle mülkiyetine geçmiş olan korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanları Kültür ve Turizm Bakanlığınca hazırlanacak proğramlara uygun olarak kamulaştırılır. Bu maksat için, Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesine yeterli ödenek konur. Kamu kurum ve kuruluşları, belediyeler, il özel idareleri ve mahallî idare birlikleri tescilli taşınmaz kültür varlıklarını, koruma bölge kurullarının belirlediği fonksiyonda kullanılmak kaydıyla kamulaştırabilirler.
b) Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunma alanları, imar planında yola, otoparka, yeşil sahaya rastlıyorsa bunların belediyelerce; sair kamu kurum ve kuruluşlarının bakım ve onarım ile görevli oldukları veya kullandıkları bu gibi kültür varlıklarının korunma olanlarının ise, bu kurum ve kuruluşlarca, kamulaştırılması esastır.
c) Kamulaştırmalarda bedel takdirinde, taşınmaz kültür varlıklarının eskilik, enderlik ve sanat değeri dikkate alınmaz.
d) Kamulaştırma işlemleri, bu Kanun hükümleri ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerine göre yapılır.
2-TAKAS/TRAMPA YOLU İLE KAMULAŞTIRMA
2863 Sayılı Yasanın Kamulaştırma başlıklı 15.maddesi f) Sit alanı ilan edilen ve 1/1000 ölçekli onanlı koruma amaçlı imar planında kesin inşaat yasağı getirilen korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının bulunduğu parseller, (…)(1) başka Hazine arsa veya arazileri ile müstakil veya hisseli olarak değiştirilebilir. Sit alanı ilan edildiği tapu kütüğüne şerh edilen taşınmazları, miras ve ölüme bağlı tasarruflar dışında, sonradan edinenlerin talepleri değerlendirilmez. Ancak, Bakanlık izniyle gerçekleştirilen kazıların yapıldığı alanlarda bulunan parsellerde, maliklerin başvurusu ve kabulüne ilişkin koşul parsele yönelik uygulanır ve 1/1000 ölçekli onanlı koruma amaçlı imar planı şartı aranmaz.
Bu parsellerin üzerinde bina veya tesis varsa malikinin başvurusu üzerine rayiç bedeli, 2942 sayılı Kanunun 11 inci maddesi hükümlerine göre belirlenerek ödenir. Bu bentle ilgili usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak Bakanlıkça çıkarılan yönetmelikle belirlenir.
II- TAKAS İMKANINDAN YARARLANMA ŞARTLARI
2863 Sayılı Yasa Kapsamında takas imkanından yararlanabilmek için taşınmazın ;
1- Gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetinde olması,
2- Mülkiyet uyuşmazlığı bulunmaması,
3- Sit alanlarından I.ve II. derece arkeolojik sit alanı olarak tescil edilen alanda kalması, 4-1/1000 ölçekli onanlı koruma amaçlı imar planında kesin inşaat yasağı getirilmiş olması veya Bakanlık izniyle gerçekleştirilen kazı alanlarından olması,
5- Taşınmaz üzerinde paylı veya elbirliği mülkiyet varsa paydaşların veya ortakların hepsi birlikte veya bunlar adına hareket eden vekilleri noterden tasdikli vekâletname ile birlikte başvuruda bulunmuş olması.
6- Bu yönetmelik kapsamında kalan taşınmazın maliki tapu kütüklerinde sit alanında kaldığına dair şerh dışında başka takyidat ya da şerh bulunmaması,
7- Sit alanı olduğuna dair tapu kütüğüne şerh konulduktan sonra, miras ve ölüme bağlı tasarruflar dışında sonradan edinilmiş olmaması,
8- İmar planında yola, oto parka, yeşil sahaya rastlamaması veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarının görevleri kapsamında sorumlu bulundukları veya bakım ve onarım ile görevli oldukları alanlardan olmaması
9- 3573,383,3621,2873,3083,2565,6831,2634,7269,4342 sayılı kanun kapsamında belirlenen alanlarda bulunmaması,bu doğrultuda tapu kütüklerinde şerh bulunmaması gerekmektedir.
III-KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA
2863 Sayılı Yasa kapsamında getirilen sınırlandırmalar sonucu idarenin doğrudan kamulaştırma veya takas yolu ile usulüne uygun bir işlem yapmaksızın özel mülkiyete fiilen veya hukuken el atması sonucunda KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA durumu söz konusu olmaktadır.
Fiili ve Hukuki Kamulaştırmasız El Atma kavramı ,haksız fiil olarak da nitelendirilen kamulaştırmasız el koyma suretiyle, temel insan haklarından olan mülkiyet hakkına müdahale edilmesi hâlinde, ilgili taşınmazın bedelinin devletçe malikine ödenmesi olarak kısaca tanımlanabilir. Kamulaştırmasız el atma olarak kabul edilen uygulamalar, idarenin klasik anlamada, herhangi bir yasal dayanak bulunmaksızın taşınmaz üzerinde fiilen tasarrufta bulunması şeklinde olabileceği gibi, bir idari kararla mülkiyet hakkının tanıdığı yetkilerin kısıtlanması şeklinde de olabilir.
IV-AÇILACAK DAVADA GÖREVLİ MAHKEME
Özel mülkiyete fiile el atıldığında dava adli yargıda açılması gerekirken hukuken el atmada idari yargıda açılması gerekmektedir.
V-EMSAL KARARLAR
Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 03.03.201 Tarih , 2014/22889 E., 2015/4171 K. Sayılı kararında ‘’Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, dava konusu taşınmaza fiilen el atılmadığı, bu itibarla davanın idari yargıda tam yargı davası olarak görülmesi gerektiği kabul edilerek yargı yolu bakımından dava dilekçesinin GÖREV yönünden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.Dava konusu taşınmazın “1. derece doğal sit alanı” olarak ayrıldığı ve taşınmaza davalı idarelerce fiilen el atılmadığı anlaşılmıştır.11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Yasanın 21. maddesi ile Kamulaştırma Kanununun geçici 6. maddesinde yapılan değişiklik ile; “Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 03.05.1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır.” hükmü getirilmiştir. Öte yandan Anayasa Mahkemesi’nin 25.09.2013 gün 2013/93 Esas, 2013/101 Karar sayılı ilamında da; “Kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerektiği; imar kısıtlamalarında taşınmazın zilyetliğinin malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin tasarruf yetkisinin, ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kaldığı, bu nedenle imar kısıtlamalarından kaynaklanan tazminat davalarının idari yargıda açılabileceği” kabul edilmiştir.Bu nedenle ve özellikle mahkeme kararında yazılı gerekçelere göre yargı yolu bakımından mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.’’
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bir kararında ‘’ 2. Derece Arkeolojik Sit Alanı içerisinde kalan taşınmaz için kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat ile tapu kaydının iptali ve tescil isteminde bulunulduğu, yapılan yargılama neticesinde verilen kabul kararının ise Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, dosya kapsamından dava konusu taşınmazın bir kısmının davacılara ait olmasına karşın sit alanı ve kültür eseri niteliğinde bulunması nedeniyle üzerinde yapılaşma yapılamadığı, taşınmaz üzerinde yer alan zeytin ağaçlarının bakımının dahi gerçekleştirilemediği ve taşınmazın çevresinin maliklerin istek ve iradesi dışında telle çevrilerek kullanıma sınırlama getirildiği, taşınmazın 1989 yılında sit alanı olarak ilan edildiği, ancak o tarihten itibaren kamulaştırma işlemi yapılmadığı, yine davacıların takas teklifinin taşınmazın aynı zamanda milli park sınırları içinde kalması nedeniyle işleme konulmadığı, bu durumda davacıların bir kusurunun bulunmadığı; 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve uluslararası sözleşmeler ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları doğrultusunda talep değerlendirildiğinde, sit alanı ilan edildikten sonra 21 yıl geçmesine rağmen hâlen taşınmazın kamulaştırması yapılmamışsa bu işlemin davalının program ve insafına bırakılmasını hukukun korumayacağı, taşınmazın, kültür ve tabiat varlığı olup korunması gereken milli bir değer niteliğinde bulunduğu, koruma işleminin davacıların mülkiyet hakkını kısıtladığı, bu itibarla hem davacıların mülkiyet hakkının korunması hem de arkeolojik sit alanı içerisinde kalan kültür ve tabiat varlığı niteliğindeki taşınmaz ile içindeki değerlerin muhafazası açısından çevresine tel çekilmek suretiyle el konulan taşınmaz için kamulaştırmasız el koyma talebi yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.’’
Yazan : Av. Ş.İrem Tandoğar Ekinci