KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA NEDİR ?
Kamulaştırmasız El Atma kavramı ilk defa 16.05.1956 gün ve E: 1956/1 K: 1956/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu Kararı’nda bahsedilmiştir. Buna göre herhangi bir kamulaştırma işlemi yapılmaksızın; idarenin, özel mülkiyette bulunan taşınmazlara kişilerin mülkiyet hakkını kısıtlayacak şekilde fiilen müdahale etmesi olarak tanımlanmıştır.Anayasa Mahkemesi ise 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 38. maddesinin iptaline ilişkin kararında; “Kamu tüzel kişilerinin her hangi bir şekilde kamulaştırma yapmadan bir taşınmaz üzerine kamu yararı amacıyla köprü, yol veya herhangi bir tesis yapmalarını” kamulaştırmasız el koyma olarak tanımlamıştır.
HUKUKİ EL ATMA
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bir kararında, fiilen el koyma olgusu olmasa bile mülkiyet hakkının hukuksal nedene dayanılmadan ancak hukuki bir işlemle kısıtlandığı bu gibi durumları kamulaştırmasız el koyma olarak nitelendirmiştir. Uzun yıllar programa alınmayan imar planlarının sebep olduğu hak ihlali nedeniyle ortaya çıkan zararın giderilmesi için açılacak davanın, günümüzde kamulaştırmasız el koyma hükümlerine göre çözülüp çözülmediği noktasında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında belirtildiği üzere, mülkiyet hakkının kullanımının kararda belirtilen şekilde engellenmesinin kamulaştırmasız el koyma olarak kabul edilmesi halinde; açılacak davaların, davanın görüleceği yargı kolu ve davada uyulması gereken usuller, fiilen el koyma durumunda ortaya çıkan uyuşmazlıkla aynı doğrultuda çözümlenmesi gerekmektedir. Uyuşmazlık Mahkemesi ise uzun süre programa alınmayan imar planları nedeniyle tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazların mülkiyet hakkının ihlalini doğuracak uyuşmazlıklarda görevli yargı yerini idare mahkemesi olarak belirlemiştir.
Ayrıca kanımızca hukuki el koyma kavramından anlaşılması gereken Anayasanın 35. maddesinde de öngörülen mülkiyet hakkının sınırlandırılmasının kanunla belirlendiği durumlardır. Bunlara örnek verecek olursak, İmar Kanunu m. 18 uyarınca arazi ve arsa düzenlemesi işleminde ilgililerin parsellerinden Düzenleme Ortaklık Payı (DOP) kesintisi yapılmaktadır. İşte bu durum mülkiyet hakkının özünün kanuna dayanarak sınırlandırılmasına ilişkin hukuken bir el koymadır.
FİİLİ EL ATMA
Kamulaştırma işleminin usulüne uygun olarak yapılmayarak idarenin bir taşınmaza kamulaştırmasız el koyması da fiili yol teşkil etmektedir. Kamulaştırma yapılmaksızın taşınmaza idare tarafından fiilen el konulması eyleminde, eylemin idari niteliği kaybolmaktadır ve idarenin açık ve haksız bir fiil oluşturan eylem ve bu eylemden doğan bir zarar ortaya çıkmaktadır.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 38. maddesinde; kamulaştırma yapılmış ancak işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırma hiç yapılmamış iken kamu hizmetine ayrılarak veya kamu yararına yönelik bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmaz malın malik, zilyet veya mirasçılarının bu taşınmaz mal ile ilgili her türlü dava hakkının yirmi yıl geçmekle düşeceği, bu yirmi yıllık sürenin de el koyma tarihinden itibaren başlayacağı düzenlenmekteydi. Ancak Anayasa Mahkemesi bu hükmü anayasaya aykırı bularak iptal etmiştir. Bu iptal kararı sonucunda 20 yıllık hak düşürücü süre ortadan kalkmıştır.
ACELE EL KOYMA
Anayasa Mahkemesi 1. Bölümünün 19.12.2013 tarih ve 2013/817 sayılı kararında, kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davada uzun süren bir yargılama sonunda, dava tarihi itibarıyla belirlenen bedele hükmedilmesinin Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği kabul edilerek mal sahibine tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Yasa koyucu da, bu hak ihlalini dikkate alarak, 6459 sayılı Kanunun 6. maddesiyle 2942 sayılı Kanunun 10. maddesine eklenen fıkrada (yürürlük tarihi 30.04.2013) kamulaştırma bedelinin tesbiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılmaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren faiz uygulanmasına ilişkin düzenleme getirmiştir.
2942 sayılı Yasanın 27. maddesine göre açılan acele el koyma davası bir tür delil tespiti niteliğinde olup, anlaşmayı çözen nihai bir karar olmadığı gibi makul süre içinde idare dava açmak zorundadır.
Aksi durumda ,Anayasanın 46. maddesi ve Kamulaştırma kanununun 3. maddesi uyarınca gerçek kamulaştırma bedeli peşin ve nakit olarak ödenmeden el konulduğu anlaşıldığından, taşınmaz maliki idare aleyhine her zaman kamulaştırmasız el koyma nedeni ile taşınmaz bedelinin tahsili davası açma hakkı kazanmaktadır.
Yazan :Av.Ş.İrem TANDOĞAR EKİNCİ